Hiperbarik oksijen tedavisi, basınç odası içerisinde hastayı deniz seviyesindeki atmosferik basınçtan 2–3 kat daha fazla bir basınca maruz bırakarak %100 oksijen solutulması esasına dayanan tedavi şeklidir. Bu sayede kan ve dokularda oksijen miktarı 20 kata kadar yükseltilebilmektedir.
Hiperbarik Oksijen Tedavisi, kapalı bir ortamda deniz seviyesinden ( 1 ATA = 760 mm Hg. basıncı) daha yüksek basınçlarda saf oksijen solutulması esasına dayanan bilimsel bir tedavi şeklidir. Hastanemizde çok kişilik basınç odasına aldığımız hastalara 2-3 ATA arasında, maske yardımıyla aralıklı olarak %100 oksijen solutularak uygulanır. Bu sayede vücuttaki kan ve diğer sıvılarda çözünmüş oksijen miktarı çok yüksek seviyelere ulaşmaktadır.
Ani işitme kaybı durumunda, Hiperbarik oksijen tedavisi hastanın basınçlı bir ortamda saf oksijen solumasını sağlar. Bu tedavi, kanın oksijen taşıma kapasitesini artırarak, hasar görmüş iç kulağın (koklea) iyileşmesine yardımcı olabilir. Artan oksijen seviyeleri, iç kulaktaki hücrelerin yenilenmesini hızlandırır ve işitme kaybının düzelmesine katkıda bulunabilir.
Ani görme kaybının en yaygın nedenlerinden biri olan retinal arter tıkanıklığıdır. Retinal arter tıkanıklığında, gözün retinasına kan akışı kesilir ve bu durum görme kaybına yol açar. Hiperbarik oksijen tedavisi, tıkanıklık nedeniyle oksijenden yoksun kalan retinaya yüksek miktarda oksijen ulaştırarak, hasarın yayılmasını engelleyebilir ve görme yetisinin geri kazanılmasına yardımcı olabilir.
Diyabetik yaralar, özellikle ayaklarda meydana gelen ve iyileşmesi zor olan kronik yaralardır. Diyabetik ayak yaraları, enfeksiyon riski ve uzun süreli iyileşme süreci nedeniyle ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Hiperbarik oksijen tedavisi, diyabetik yaraların iyileşmesinde etkili bir yöntem olarak kullanılmaktadır.
Damar tıkanıklığına bağlı yaralar ( dolaşım bozukluklarına bağlı gelişen yaralar), vücuttaki doku ve organlara yeterli oksijen ve besin taşınamaması nedeniyle oluşur. Bu yaralar genellikle bacaklarda meydana gelir ve iyileşme süreçleri oldukça zordur. Hiperbarik oksijen tedavisi bu tür yaraların tedavisinde etkili bir yöntem olarak kullanılmaktadır.
Dekompresyon hastalığı (Vurgun), özellikle dalış yapan kişilerde veya basınçlı ortamlardan hızla yüzeye çıkıldığında ortaya çıkan bir durumdur. Hızlı basınç değişimi, dokularda çözünmüş gazların hızla kabarcıklar halinde açığa çıkmasına neden olur. Bu gaz kabarcıkları kan damarlarını tıkayarak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Dekompresyon hastalığında hiperbariğin temel tedavi yöntemi olarak kullanılması, bu gaz kabarcıklarının giderilmesine ve komplikasyonların önlenmesine yardımcı olur.
Cerrahi müdahaleler sonrası yara iyileşmesi süreci, hastanın genel sağlık durumu, yaralanan bölgenin kanlanması ve dokuların oksijenlenmesi gibi birçok faktöre bağlıdır. Ancak, bazı durumlarda yaralar normal iyileşme sürecini tamamlayamaz ve bu da kronik yaralara veya iyileşmeyen cerrahi yaralara yol açabilir. Hiperbarik oksijen tedavisi , bu gibi komplikasyonlar yaşayan hastalar için etkili bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır.
Hiperbarik oksijen tedavisine başlamadan önce hastanın genel sağlık durumu değerlendirilir. Özellikle akciğer, kalp rahatsızlıkları veya kulak sorunları olan hastalar daha detaylı bir incelemeden geçer. Tedavi öncesinde hastadan akciğer grafisi istenilir. Tedavi sırasında metal takılar ve aksesuarlar çıkarılır. Hiperbarik oksijen tedavisi sırasında basınç artar, bu nedenle hastalara kulak basıncını dengelemek için nefes alıp verme ve yutkunma teknikleri öğretilir. Kapalı alan korkusu (klostrofobi) olan hastaların, tedavi sürecine adapte olmaları için psikolojik destek almaları önerilir.
Basınç odaları genelde çelikten yapılmış, içerisine normal hava verilerek basınçlanabilen kabinlerdir. Hastalar kabin içine alındıktan sonra koltuklarına yerleştirilir ve dalış denilen işleme başlanır dalış deyimi basıncı arttırmak manasındadır. İstenilen basınca ulaşıldığında hastalar içeride bulunan oksijen dağıtım sisteminden maske yardımı ile % 100 oksijen solurlar.
HBO uygulamalarında hastaların büyük çoğunluğu normalde içinde bulunduğumuz atmosferik basıncın 2-2,5 katı (deniz altında 10-15 metre derinliğe eş) basınç altında oksijen solurlar.
Tedavinin “dalış” olarak adlandırılan ilk dakikalarında hastalar içerideki basınç artışını, tıpkı bir uçak yolculuğundaki iniş sırasında ya da yüksek dağlardan aşağıya inerken hissettikleri gibi, kulaklarında hisseder. Hastalar artan basınç esnasında kulaklarındaki basıncı yutkunarak veya valsalva manevrası (dalıştan önce hastaya öğretilir) ile eşitlerler.
En sık görülen yan etki basınç değişikliğinin kulak boşluğunda yaptığı etkidir. Bu durum tehlikeli olmayıp, basınç eşitleme yöntemlerinin öğrenilmesiyle önlenebilir. Diğer yan etkiler nadir görülmekte olup, akciğer barotravması,oksijen toksisitesi (akciğerler ve beyin ), klostrofobi (kapalı yerde kalma korkusu) ve geçici miyopi olarak sıralanabilir.Yan etkilerden korunmak için tedavi öncesi her hasta Hiperbarik tıp uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Sorumlu doktor gerekli önlemleri alarak uygulamayı buna göre düzenleyebilir.
Hiperbarik Oksijen Tedavisinin etki mekanizması 2 yönlüdür.
Birincisi uygulama sırasında kullanılan yüksek basınç nedeniyle ortaya çıkan mekanik etkidir. Bu etkiden en çok dalış kazalarına bağlı oluşan dekompresyon (vurgun) hastalığında ve arteryel gaz embolisinde faydalanılır.
İkincisi yüksek basınç ortamında solunan %100 saf oksijen solunumu nedeniyle dokularda oksijen parsiyel basıncının artışına bağlı etkidir ve normal koşullar altındaki oksijenin sahip olmadığı bazı özelliklerin ortaya çıkmasıyla gerçekleşir. Bu etkiden en çok yara iyileşmesinin geciktiği durumlarda faydalanılır.
Hasta kişilerin hastalıkları iyileştiği için göreceli olarak kendilerini daha dinç hissettiklerini söylemek mümkündür. Bunun haricinde son yıllarda yapılarak yayımlanan bilimsel çalışmalara baktığımız zaman HBO Tedavisinin bilişsel fonksiyonlarda iyileşme sağladığı, yaşlanma sürecinin temel faktörlerinden biri olan telomer (her bir DNA sarmalının ucunda bulunan ve kromozomları koruyan parçalardır) uzunluğunun HBOT’u takiben % 20’nin üzerinde önemli ölçüde arttığı gösterilmiştir.
Kabine girerken basınçtan etkilenebilen ve kolay tutuşabilen malzemeler (saat, çakmak, dolma kalem, cep telefonları, elektronik cihazlar, parfüm, yağlı krem, gibi) bulunmamalıdır. Kabin içerisinde rahat ve pamuklu giysiler giyilerek tedaviye gelinmesi önerilir. Hastanın tıbbi geçmişiyle ilgili tüm bilgileri tedavi öncesi sorumlu doktora beyan etmesi gerekmektedir
HİPERBARİK OKSİJEN TEDAVİ MERKEZİ
Uzm. Dr. Emine Ömür, tıp eğitimini İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde (Çapa) tamamlamıştır. Sonrasında İshakoğlu Çayeli Devlet hastanesinde ve İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma hastanesinde acil serviste çalışmıştır. Uzmanlık eğitimini İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde tamamlamıştır. Uzmanlık eğitimi sırasında bilgisini ve görgüsünü arttırmak amacıyla Polonya National Centre for Hyperbaric Medicine Medical University of Gdansk’ta 1 ay gözlemci olarak bulunmuştur. Uzmanlık eğitimi bittiğinde İstanbul Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde mecburi hizmetini tamamlamış ve sonrasında aynı yerde görevine devam etmiştir.
Tıbbi İlgi Alanları;
Hastanemiz, uluslararası kabul görmüş standartlara uyumu ile JCI akreditasyon belgesine sahip dünyadaki önemli sağlık organizasyonları arasındaki yerini almış nadir hastanelerden biridir.
Sağlığınızı Alanında Uzman Tecrübeli Hekimlerimize Emanet Edin.